• Anasayfa
  • Favorilere Ekle
  • Site Haritası
  • https://www.facebook.com/pr.ugurcaglar
  • https://www.instagram.com/pr.ugurcaglar/
  • https://www.youtube.com/channel/UC5xIBadC_nofrHaK6OriP_g

Pr. Uğur ÇAĞLAR

İnsan; zamanın akışında olmasına karşın,
zamandan münezzeh
bir eşrefi mahluktur.

İşte tamda bu yüzden anlatılanlar değerlidir, anlatanın nereli ve
kaç yaşında olduğundan ziyade...

Pr. Uğur ÇAĞLAR

Ziyaret Bilgileri
Aktif Ziyaretçi5
Bugün Toplam23
Toplam Ziyaret6094

Sizin, benim ve etrafımızdaki birçok insanın belirli bir hayat kalitesi vardır. Hayat kalitemizin oranı; yaşadığımız hayattan ne kadar keyif alıyoruz ve bu hayatın ne kadarını içimize sindirerek yaşıyoruz şeklinde belirlenir.

Sizin, benim ve etrafımızdaki birçok insanın belirli bir hayat kalitesi vardır. Hayat kalitemizin oranı; yaşadığımız hayattan ne kadar keyif alıyoruz ve bu hayatın ne kadarını içimize sindirerek yaşıyoruz şeklinde belirlenir. İşte herşey bununla alakalı. Her anını keyifle, huzurla, kendine güven içerisinde, sevgiyle, her türlü isteğini yerine getirerek yaşayan, kendisiyle ve dolayısıyla çevresiyle barışık, sosyal, aktif bir hayat geçiren bir bireyin hayat kalitesi çok yüksektir. Ama tam aksiyse; her an öfkeli, korku dolu, kendine güvensiz, sevgiyi yaşayamayan ve yaşatamayan bir bireyin ise, hayat kalitesi de bir o kadar düşüktür. İkinci olarak belirttiğim kesimde hayat kalitenizin düşmesine sebep olan şey Ego’dur. Ego deyince aklınıza kalıplaşmış bir tanım gelir ancak Ego terimi oldukça geniştir ve bir tanesinin varlığı bile insanın mutsuz olmasına büyük bir nedendir. Bunlardan bazıları; kıskançlık, öfke, kırılganlık, saldırganlık, korkular (ölüm korkusu, terk edilme korkusu, yükseklik korkusu, yalnızlık korkusu, kaza yapma korkusu, hastalanma korkusu, başarısızlık korkusu, hırsız korkusu, hayvan korkusu…), güvensizlik, sevgisizlik (kendini sevmeme, sevilmediğini ya da sevilemeyeceğini düşünme), acılarla beslenme, kendine değer vermeme, yargılama, aşağılamadır. Ama tüm bunları tek bir başlıkta toplayacak olursak, tüm egoların kaynağı sevgisizliktir. Sevginin yeşermediği, daha doğrusu sevgiyle yeşermeyen her birey; kendine güvensiz olur, kendine güveni olmayan birey korkularını oluşturur. Korkularıyla yaşayan birey, kıskanç olur, çabuk kırılır ve incinir. Kırılan, incinen kıskanç bir birey ise saldırganlaşmaya ve ani öfke patlamaları yaşamaya başlar. Eğer ki birey, bu egoların farkında değilse ve böyle davranmayı bir yaşam biçimi haline getirmişse, kendinden oluşan kuşaklara yani çocuklarına da bunları bilinçli ya da bilinçsiz olarak öğretmeye başlar.

Şimdi gelelim bilimsel olarak yazmalara…

Okuduğum makalelerden öğrendiğim ve aldığım notlara göre yukarıda da belirttiğim gibi hepimizin hayatı boyunca farklı korkuları olmuştur. Küçük yaşlarda köpekler ya da böcekler gibi canlılardan korkarken büyüdükçe bu korkuların yerini anksiyete, depresyon gibi sorunlara da neden olabilen farklı ve daha karmaşık korkular alır. Peki beynimizde korku duygusu nasıl oluşur ? Korku öğrenilebilir mi ya da tamamen silinmesi mümkün mü?

Beynimizde her bölge farklı bir iş yapar, kimisi deklaratif, yani sözel olarak ifade edebildiğimiz bellekle, kimisi duygularla, kimisi ise daha soyut, kompleks bilişsel süreçlerle ilgilidir. Beyin bölgeleri barındırdıkları hücreler bakımında homojen yapıda değildir, bu bağlamda duygularla ilgili olan amigdala bölgesi tek tip nöronlardan oluşmuyor. Amigdalanın içinde çeşitli yapılarda, çeşitli kimyasallar barındıran, farklı işlevleri olan beyin hücreleri var ve bu hücreler birbirleriyle çeşitli bağlantılar kurarak çok sayıda nöronal devre oluşturuyorlar. Amigdala duygularımızın merkezidir demek yeterli değil, önemli olan amigdalanın hangi alt devresinin ne iş yaptığı. Amigdaladaki bu nöronal devreleri bir bilgisayarı oluşturan farklı elektronik devreler gibi düşünün. Amigdalamızda onbinlerce hücre ve bu hücrelerin birbiryleriyle kurdukları devreler hem mutluluk gibi pozitif hem de korku gibi negatif duyguları kodluyor. Önemli olan tek başına amigdala değil, merkezinde amigdala nöronlarının bulunduğu, fakat diğer beyin bölgelerine de uzanan geniş çaplı nöronal devreler.

Peki Korku beyinde nasıl kodlanıyor? Az önce de bahsettiğim gibi, amigdala isimli bölgenin korku belleğini kodladığını belirtmiştim. Uzmanlar araştırmalarında Amigdalayı klasik tekniklerle yok ettiğinde kemirgen ya da bize daha yakın bir primat, yeni bir korku belleği edinemiyor. Korkusuz bir hayvan ortaya çıkıyor, bu biliniyor. Araştırmalarda bunun ötesinde şunu anlamaya çalışıyorlar: Amigdalanın içinde hangi alt devreler, hangi nöronlar birbirleriyle iletişim kuruyorlar ki bu korku belleğinin ilk safhasını kodluyorlar? Bu ilk safha, edinim safhası, yani belleğin oluşumu safhasıdır. Hangi nöronal devre bellek geri çağırımını, yani korkunun hatırlanmasını ve dolayısıyla korku davranışının ortaya çıkmasını kodluyor? Bu da bir diğer önemli soru. Yapılan çalışmalarda temel olarak belirgin işlevleri olan amigdala devrelerini ayırt etmeye çalışılıyor. Bunu özelliklerini bildiğimiz birtakım amigdala nöronlarını seçici biçimde inaktive ederek yapıyorlar, daha sonra hayvanı belirli bir korku öğrenme testine sokuyorlar ve korkuyu öğrenip öğrenmediğine bakıyorlar. Öğreniyorsa, inaktive edilen hücrelerin o korku tipinin öğrenilmesinde bir rolü yok, başka bir işlevi var demektir; ama öğrenemiyorsa durum daha ilginç, demek ki o hücreler o korku belleğinin edinimini kodluyor.

Gelelim yaşayarak öğrenmeye.
Siz bu makaleyi okurken dışarıda çok gürültülü acayip bir ses geldi. İçgüdüsel olarak bie anda okumayı bir kenara bırakıp ayağa kalktınız ve gürültünün geldiği tarafa baktınız. Çok kısa bir süre içinde beyniniz tonlarca farklı bilgiyi işleyip değerlendirerek bulunduğunuz yerde kalıp savaşmaya ya da bulunduğunuz alandan kaçmaya karar verecek. Korkunun başka fizyolojik ürünleri gibi “savaş ya da kaç refleksi” denen içgüdüsel davranış da tüm omurgalılarda korunmuş ilginç bir örüntüdür. Sempatik sinir sistemi adrenalin salgılayarak kalp ve solunum hızınızı artırır, kaslarınıza kan akışını hızlandırır, reflekslerinizi güçlendirip göz bebeklerinizi büyüterek vücudunuzu savaşmaya ya da kaçmaya hazırlar. Üstelik bunlar olup biterken siz hiçbirinin farkına varamazsınız bile. Stresli durumlarda tehlikeye daha iyi dikkat kesilebilmek için acıyı bile daha az hissedersiniz. Bu karmaşık duyular beyindeki farklı bölgeleri aktive eder, ancak hepsini organize eden daha önce de bahsettiğim bir merkez vardır amigdala!

Korktuğunuzda sizi korkutan şeyin ne olduğunu ancak tüyleriniz diken diken olduktan sonra anlayabildiğinizi fark ettiniz mi hiç? Bunun sebebi amigdalanın tüm bu işlemleri, tehlike uyarısı bilincinizi oluşturan beyin bölgelerine ulaşmadan halledebilecek kadar hızlı yapabilmesidir. Amigdala duyusal bilgiyi kısa yol ve uzun yol olmak üzere iki farklı yoldan alır.

Tüm duyusal bilgi beyinde önce talamus denilen merkeze uğrar ve buradan doğrudan amigdalaya ulaşır: Bu kısa yoldur.

Uzun yol ise talamustan çıkarak önce korteksteki görsel, işitsel ve prefrontal merkezlere uğrayıp daha sonra amigdalaya ulaşır. Beyin korteksi aldığı bilgiyi işleyerek durumu anlamlandırmaya çalışır, bu değerlendirmenin sonunda bir tehdit algılarsa amigdalaya haber vererek uygun tepkinin oluşmasını sağlar. Bu uzun yol tehdidin farkına varmanızı ve heyecanlandığınızı anlamanızı sağlar.

Böyle iki farklı yol olması eşek şakalarının neden eğlenceli olduğunun da açıklamasıdır. Bir eşek şakası doğru yapıldığında ilk önce kısa yolla amigdalayı uyararak tüm vücutta bir korku uyaranı oluşmasını sağlar, uzun yol ancak çok sonra durumun gerçek bir tehlike olmadığını anlayabilir ama bu arada olan olmuş, korku bedeninizi sarmıştır bile. Korkmak için amigdala olmazsa olmaz değildir, anatomik olarak amigdalası olmayan insanların da panikleyebildiğini biliyoruz. Ayrıca amigdalaya korkuyu işleme konusunda yardım eden birçok başka beyin yapısı vardır.

Örneğin beynin hafıza merkezi olarak bilinen hippokampus amigdalanın korkunun bağlamını anlamasını sağlar. Geçmişte benzeri bir deneyim yaşadıysanız, bu deneyim güncel korkunuzu artırabilir. Dahası, korktuğunuzda salgılanan adrenalin hafıza merkezi hippokampusun anılarınızı daha etkili bir şekilde çağırabilmesini sağlar. Daha çok önem verdiğiniz ve duygularınızı tetikleyen şeyleri daha iyi hatırlayabilmenizin de sırrı budur.

Amigdala ayrıca orta prefrontal korteksten de sinyaller alır, bu bölge amigdalanın oluşturduğu ilk refleksin ardından mevcut tehlikeden nasıl kurtulacağınızı planlamanız gerektiğinde devreye girer. Amigdala daha doğumda bile tamamen gelişmiş bir beyin yapısıyken, prefrontal korteksiniz yetişkin oluncaya kadar olgunlaşmaya devam eder. Bu nedenle çocuklar ve ergenler her zaman rasyonel kararlar veremezler ve duygularını iyi kontrol edemezler.

İlkel beyin olarak Türkçeleştirebileceğimiz ve savaş yada kaç durumuna karar veren yapımızda ilk insandan buz zamana kadar gelen standart yazılımlar vardır. Birçok duygumuz gibi korku da kayıtlı duygulardandır. Ancak iki adet korku standart olarak kayıtlı olduğu araştırmalarda bulunmuştur. Bunlar yükses ses ve düşme korkusu. Bu iki korkunun haricindeki tüm korkularınız yaşam biçiminiz ve bulunduğunuz bölgenin size öğretmiş olduğu korkulardır.

Hatta bu konuda yapılmış bir deney var. sayfamda okumak için ( Küçük Albert Deneyi )

Bir dahaki sefere bir arkadaşınız yüzünde bir hayalet maskesiyle aniden saklandığı yerden üzerinize bağırarak gelip sizi korkutmaya çalıştığında, önce korktuğunuz için hafifçe gülümseyin, sonra da amigdalanızın diğer beyin bölgelerinin yardımıyla tüm bu senaryoyu nasıl yarattığını aklınıza getirin.



19 kez okundu

Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yapmak için tıklayın